18 Ekim 2008 Cumartesi

Kan Hakkında Deneme

Günümüzden bir milyon yıl önce Australopithecus garhi (iki ayak üzerinde duran maymun) yerini Homo erectus’a (ilkel insan) bırakmasından günümüze kadar olan zaman dilimi içinde insanın genlerinde çeşitli değişimler olmuştur. Yırtıcı bir hayvan olarak dünyaya gözlerini açan homo (insan) türü giderek kendini vahşi doğadan soyutlamıştır. İlk başta ateşi bulup eti kanından ayırıp yemiştir. Ardından da vejetaryen yaşama geçmiştir. İnsanın etobur oluşundan doğan kanlı et isteği giderek yok olmuştur. Homo türünün bu kandan uzaklaşması sonucu insan, kana karşı anormal tutumlar sergilemeye başlamıştır. Günümüzde bu tutumlar dört gruba ayrılır.

İlk gruptaki insanlar için kan tiksindiricidir. Kan gördükleri zaman burunlarını kırıştırır, dudaklarını bükerler. Klasik 4 numaralı mimiği, ekşimik surat hareketini yaparlar ve oradan bir an önce uzaklaşmaya çalışırlar. Genelde kızların oluşturduğu bu grubun üyeleri, çocukluğundan beri şımartılarak yaşamış, hayatın gerçeklerinden kopuk, en popüler olma çabasında olan, günümüzde “con con” ya da “tiki” olarak adlandırılan gençlerdir.

İkinci gruptakiler kan gördüklerinde korkarlar. Kan, onların hastalıklı ve tırsak beyinlerinde çeşitli korku film karelerinin, parçalanmış bedenlerin yani ölümün olduğu fotoğraf karelerine dönüşür. O korkaklar için ölüm, yaşamın en korkunç yanıdır. Ölüm akıllarının bir köşesinde beklerken asla neşelenemezler. Bu yüzden ölümü tamamen unuturlar ve ölümü hatırlatacak her şey onlara dehşet verir. Bu grup, kan görünce bayılan eziklerin grubudur.

Üçüncü gruptakiler olması gerekene, normale biraz yakındırlar. Bunlar kanda korkacak ya da tiksindirecek bir şeyin olmadığını düşünürler. Fakat bu zavallılar kanın; kolumuz, bacağımız, tırnağımız gibi bizim bir parçamızdan başka bir şey olmadığını, bu yüzden oldukça sıradan bir sıvı olduğunu düşünür. Tüm yaşamı içinde soğuran yoğunluğunu, içinde barındıran bilgileri görmezden gelirler. Bu gruptakiler çoğunlukla kendine entelektüel diyen kesimdendir. Doktorlar, gazeteciler, yazarlar… Smokinli körler…

Dördüncü gruptakiler ise bilenlerdir. Kanın kokusunun ve tadının muhteşemliğinin farkına varanlar, kanın vahşiliği arttıran yönüne tanık olanlardır. Fakat pek çoğu o kırmızı sıvının bir saykedelik madde olduğunu bilmez. Bir süre sonra bazılarının içindeki vahşi kimlik dışarı çıkar ve sanrılar görmeye başlarlar. Bir vampir gibi yeni kanlara ihtiyaç duyduklarını hissederler. Sivrisinek gibi kendi damarlarındaki muhteşemliği unutur ve başkalarının damarlarındaki kırmızı petrole musallat olurlar. Bu yüzden bu grubun büyük kısmını kan sapıkları ve seri katiller (tabi bazı beceriksizler ilk cinayette yakalanıp “seri” unvanını alamıyorlar) oluşturuyor. Geriye kalanlar uysal görünümlü ve bilge olanlardır. Onlar, evlerinde kendi kanlarının tadına bakanlar ve kendi kanını koklayanlardır. Kendi kanlarının kendileri hakkındaki tüm gerçekleri fısıldayışını duymaya çalışanlardır.

Ah o kutsal, kırmızı sıvı… Onun kokusundaki ve tadındaki gizler bir keşfedilebilse…

Tolga Yiğit ()

18.10.08

18:55

Hiç yorum yok: